Sevgili okurlar, sayın cumhurbaşkanımızın ekonominin kitabını yazdık ve ekonomiyi çok iyi yönetiyoruz diye açıklaması neticesinde ben onun sözünü kısmi olarak doğrulayan ancak madalyonun tek tarafında ki devletin bu konudaki avantajlarını ve halkın gözünden madalyonun diğer tarafından dezavantajlarına değineceğim.

Dövizin çıkmasıyla paralel olarak hammadde girdileri ithal olan ve dövizle fiyatları hesaplanan ürünlere gelen zamdan sonra tüm işletmelerde fiyat listeleri değişti ve depoda bulunan hammadde, yarı hammadde ve nihai mamul fiyatları otomatik olarak artış gösterdi ve fiyatlar güncellendi.

Bu konuda birçok kişi, kuruluş ve işletmeler malımızın değeri arttı dövize karşı malımızın değerini koruduk, döviz bazında kazandık dese de, aslında bu iş göründüğü gibi değil.

Bu artışı ben kısaca menfi ve müspet yönleriyle açıklayacağım;

Devlet yönünden dövizin artmasındaki müspet yönü;

  • Oluşan fiyat farkından yüksek miktarda KDV oranı oluşması ( örneğin 5,00₺ olan ürünün 7,50₺ ye yükselmesi dolayısıyla satış fiyatının yüksek olması firmaların KDV yi fazla ödemesine yol açacaktır,
  • Maliyetin yani malın muhasebe kayıtlarındaki TL değerinin düşük, satış fiyatının yüksek olması kârın fazla çıkması, dolayısıyla fazla vergi vermesi anlamına gelir.
  • Devletin uzun vadeli olarak ödeme yaptığı iç borcunu TL olarak ödemesi oluşan kur farkıyla borçlunun avantajlı çıktığı, alacaklının ise zarar ettiği bir konudur ( Devlet hastanelerinin döner sermaye ile yaptığı alımlarda çok büyük bir borcunun olduğunu biliyoruz ) 20 milyar-30 milyar Tl gibi, belki de daha fazla olabilir.

Yani devletin bu şekilde kendi açısından kâr ettiği aşikardır, ancak bu şekilde tüccar ve esnaf kur farkından dolaylı olarak ödediği bu vergilerle aslında fazla KDV ve vergi ödediğinden zarar etmektedir.

Vatandaş ve  tacir yönünden menfi yönleri ise;

  • Döviz girdisiyle hesap edilen ürünlerin fiyatlarının artmasıyla oluşan enflasyon sebebiyle halkın alım gücü azalmış ve Tl nin değer kaybıyla halk fakirleşmiştir.
  • Alım gücünün azalmasıyla esnaf ve tüccar da menfi yönde etkilenmiş, satışları azalmış, vergileri çoğalmış ve yükü ağırlaştığından birçok esnaf dükkanını kapatma veya küçülme yoluna baş vurmak zorunda kalmıştır,
  • Borcunu ödeyemeyen borçlu sebebiyle zincirleme olarak bunun daha üst işletmelere yansıması sonucunda alacağını tahsil edemeyen tacirler zor durumda kalacak ve alacağını tahsil edemediğinden çeklerini, kredi kartını, kredisini, işçi maaşını ve vergisini ödeyemeyecektir,
  • Sermayenin TL olarak artmış gözükmesi zenginlik değil vergi ve KDV yükü getirmiştir. Sermayenin ve stoklarındaki devalüasyondan önceki döviz değeri ile devalüasyondan sonra ki döviz değerini karşılaştırdığınızda, değerin döviz bazında aynı ancak TL bazında arada bulunan fark ise vergilendirme yükünün fazlalaştırmıştır. Bu sermayenin artmasıyla vergilerin daha da yük getireceğini belirtmek isterim,
  • Alacağı olan esnaf ve tacir alacağını tahsil ettiğinde satmış olduğu malı yerine koyamayacağından sermayesinin azalacağı ve aksine gerçek anlamda zarar ettiği halde TL bazında kâr ettiği muhasebe kayıtlarıyla belgelendiğinden dolayı vergi vererek zarar edecektir.

Örnek olarak 200 koli satmış olduğu malın kâr ile beraber asgari 250 koli mal alması gereken yerde şuandaki ödemelerin 450 gün vadeli olarak ödendiğinde 200 koli mal yerine 180 koli mal almasıyla hem sermaye hem vergi yükü olarak zarar edecektir.

Nihayetinde olarak tek taraflı bir kar ve tek taraflı bir zarar söz konusudur. Devlet vergi ve borçlarından dolayı kârda gözükse de uzun vadede vatandaşın düştüğü bu olumsuzluk sebebiyle, kepenkler kapatılacak, işçiler işten çıkartılacak ve vergiler tahsil edilemeyecektir.

İşin en kötüsü sosyal sıkıntılar ve çatışmalar baş gösterecek ve halkın gerginliği geçinememesi sebebiyle dolaylı olarak devlet vebal altında kalacak ve bu sorunları çözmek için kazandığından daha fazlasını harcamak zorunda kalacaktır.

“Milleti yaşat ki devlet yaşasın “ sözü tam da bu konuya uygun bir cümle olmuştur.

Sonuç olarak iktidar Cumhuriyet tarihinin mirasını satıp betona gömmüştür ve yapılan icraatlar neticesinde devletin vergi ve ceza haricinde bir geliri yoktur. Doğalgaz ve kanal İstanbul son kozlarıdır.

Ekonominin kötü yönetilmesi ve sadece devletin kârı düşünülmesi neticesinde gelinen nokta vatandaşın cebinin delinmesi ve geçim zorluğunun had safhaya çıkmasıdır.

Hepinize hayırlı, sağlıklı ve bereketli haftalar diliyorum.